dalgaların prensı
MERHABA

HAKKINDA

DALGALAR

RUZGARIN  SESI

DALGALARIN  PRENSI

SEVDA  RUZGARI

GUNESLE  SEVISMEK

DAMLALARDA  ASK

Guest Book Page

YASAM

DANS

ASK

NASILOLMALI  HAYAT

SIIRLER

HIKAYELER 1


gul bahcesı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir kasabada yasayan dünyalar güzeli bir kiz varmis.Bu kiz öyle güzelmis ki çok uzak sehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakisikli, asil pek çok delikanli onu görmeye gelirmis. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice sovalyeyi reddeden güzel kiz kimseleri begenmezmis.Bu arada ayni kasabada yasayan ve bu kiza asik olan bir delikanli da bu kizi istemis. Ama kiz onu da reddetmis. Aradan uzun yillar geçmis. Bizim delikanli kasabadan ayrilmis. Kendine baska bir hayat kurmus ve evlenmis, çoluk çocuga karismis.Bir gün yolu bir zamanlar yasadigi güzel, küçük kasabaya düsmüs. Orada tanidik birine rastladiginda aklina bir zamanlar orada yasayan dünyalar güzeli kiz gelmis ve ona ne oldugunu sormus. Yasli adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kizin evlendigini söylemis. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmis olan kizin kocasini çok merak etmis. Bir gün gizlenip kocasini evden çikarken görmüs. Kizin kocasi sisman,kel ve çirkin mi çirkin bir adammis. Üstelik zengin bile degilmis.Çok merak eden adam kocasi gittikten sonra evin kapisini çalmis. Kiz kapiyi açinca kendini tanitmis ve neden böyle bir adamla evlenmis oldugunu sormus. Kiz da ona, arkasindaki gül bahçesinden en güzel gülü koparip getirirse, cevabi verecegini, bu arada bahçede ilerlerken, geriye dönmemesi gerektigini söylemis.Adam da bunun üzerine yüzlerce gülün oldugu bahçede ilerlemeye baslamis. Birden çok güzel sari bir gül görmüs. Tam ona dogru egilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmis. Tam ona uzanirken daha ilerde muhtesem güzellikte kirmizi bir gül goncasi görmüs. Tam onu koparirken ilerde... Derken bir de bakmis ki bahçenin sonuna gelmis ve mecburen oradaki sonuncu gülü koparip kiza götürmüs.Bahçenin en güzel gülünü beklerken kiz bir de ne görsün yapraklari solmus ciliz bir gül.Gülmüs adama... "Bak gördün mü" demis, "Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen sonunda en kötüsüne bile razi olmak zorunda kalirsin. Bu yüzden gençlik gitmeden dogru seçimler yapmayi ögrenmek gerekir."


sısler elbet dagılacaktır
KALBİM

Göğsümde 15 yara var!.
Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!..
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!!!



Göğsümde 15 yara var!
Sarıldı 15 yarama
kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular!
Karadeniz boğmak istiyor beni,
boğmak istiyor beni,
kanlı karanlık sular!!!

Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak.
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!...



Göğsümde 15 yara var!.
Deldiler göğsümü 15 yerinden,
sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden!
Kalbim yine çarpıyor,
kalbim yine çarpacak!!!

Yandı 15 yaramdam 15 alev,
kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak..
Kalbim
kanlı bir bayrak gibi çarpıyor,
ÇAR-PA-CAK!!



Nazım HİKMET
  guzeller guzelı ıstanbul
İSTANBUL'U DİNLİYORUM

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey duşuyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.




Orhan Veli KANIK

hatırlatmak gerekır sevgıyı unutanlara sevgıyı
KENDİSİNİ UNUTMUŞ

Bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti.
Öylesine kalabaliktı ki,
Sevdiğini anlamadı.
Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.
Işiklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamıyordu artık.
Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor tutamıyordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamıyordu.

Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.
Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadı dişinin duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından.
Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı...
Varamadı.
Ora öyle karanlıktı ki.
Öldüğünü anlamadı.




Özdemir ASAF

diskusx@hotmail.com

mevsımler olmasaydı ılkbaharın anlamı olmazdı
MEVSİMLİK ŞARKI

kanıyor takvimden gamsız ağaçsız
evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini şaşırmış
kayıp bir nisan yağmuru

ömrümün sol anahtarısın
hazan makamının kapısını açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mızrapa tutunan

ne bileyim ben
böyle bir seydir herhalde
bir mevsimin şarkısı
ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı...

ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman
ağlamayı bir de,
şarkıya söz yürür,
yeşile aldanır suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın
bana kalırsa sen,
ömrünün sonuna kadar,
o şarkının kapısında kalacaksın!




Yılmaz ERDOĞAN

diskusx@hotmail.com


uzaklarda bırgun yakın olur
JAPON BALIKÇISI

Denizde bir bulutun öldürdüğü
Japon balıkçısı genç bir adamdı.
Dostlarından dinledim bu türküyü
Pasifik'te sapsarı bir akşamdı.

Balık tuttuk yiyen ölür.
Elimize değen ölür.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.

Balık tuttuk yiyen ölür,
birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.
Balık tuttuk yiyen ölür.

Elimize değen ölür.
Tuzla, güneşle yıkanan
bu vefalı, bu çalışkan
elimize değen ölür.
Birden değil, ağır ağır,
etleri çürür, dağılır.
Elimize değen ölür...

Badem gözlüm, beni unut.
Bu gemi bir kara tabut,
lumbarından giren ölür.
Üstümüzden geçti bulut.

Badem gözlüm beni unut.
Boynuma sarılma, gülüm,
benden sana geçer ölüm.
Badem gözlüm beni unut.

Bu gemi bir kara tabut.
Badem gözlüm beni unut.
Çürük yumurtadan çürük,
benden yapacağın çocuk.
Bu gemi bir kara tabut.
Bu deniz bir ölü deniz.
İnsanlar ey, nerdesiniz?
Nerdesiniz?


Nazım HİKMET


yalnızlık sonsuz bır duygudur
KALMAK TÜRKÜSÜ

Daha gidilecek yerlerimiz var
Şu sohbetini dinler gideriz.
Coştukça şarkılar, türküler, sazlar
Rakı mı, şarap mı, içer gideriz.

Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz.

Söyleyecek sözü olan anlatsın
İsterse içine yalan da katsın
Yeter ki kendinden, bizden söz etsin
Yalanı doğruyu sezer gideriz.

Neler gördük neler bu güne kadar
Daha gidilecek yerlerimiz var
Bizi buralarda unutamazlar
Kalacak bir türkü söyler gideriz.

Sevgiye var olduk sevdik sevildik
Kavgalara girdik öldük, dirildik
Bir anlam fırını içinde piştik
Anlamlı güzeli sever gideriz.



Özdemir ASAF


sevgıyle kalın